15 Temmuz 2010 Perşembe

İstanbul(Bahçeşehir)-Muğla(Akyaka)

Tam bir yıl aralıksız çalış..Hafta sonları hariç günde sadece 2 en fazla 3 saat 16 Temmuz'da üç yaşına girecek oğlunla oyun oyna ya da nasıl büyüdüğünü , neler öğrendiğini,ilgi alanlarını keşfet..Yetmiyor...Tatiller de bu açığı kapayabilmek adına güzel fırsatlar..İşte bizimki de aşağıda ki gibi başladı..Buyurun bakalım..

Poyraz doğduğundan beri bu beraber geçireceğimiz 3. yaz tatilimiz.Daha önceki tatillerimizde Antalya-Kemer ve Bodrum'da 5 yıldızlı tesisleri değerlendirip(Poyraz'ın daha mutlu olacağını ve bakımının daha kolay olacağını farz ederek)uçak yolculuğunu tercih etmiştik. Sonuç: 3. günden sonra ne yemek tat verdi..ne deniz..Peki Poyraz? Annesinin bütün önlemlerine karşı(Sterilazatör,mixer vb.) ilk tatilde yaşanılan diare ve güneş alerjisi sebebi ile göz kanlanması..Nerede bitti...Etiler Dünya Göz Hastanesi:)..İkinci yıl nisbeten daha iyi..problem yok..Bodrum Torba Voyage..Çocuk cenneti..Poyraz esmeye başlamış..Tutabilene aşk olsun.Fakat iki yaş tehlikeli..Bir tane yaşanılan mama sandalyesi vukuatı ve bir anda ne olduğunu anlamadan denize dalış hikayesi dışında güvenli ve huzurlu bir tecrübe...

Üçüncü yaz tatilimiz ise biraz daha dinamik ve biraz daha farklı geçsin istedik..Ve rotayı belirledik. 02 Temmuz Cts.sabaha karşı saat 03:30 da Eskihisar-Topçular feribotuna binmek üzere evden çıktık. O gece FSM Köprüsünde yol çalışması olduğu için(Elektronik tabela uyarısıyla)Birinci Köprüyü ve E5 karayolunu kullanarak saat tam 04:20 de feribot biletini aldık..Herhalde butun İstanbul'da o saatde yolculuğa çıkmak için anlaşmış galiba:)Feci bir kalabalık..Fakat 24 saat sefer düzenlendiği için fazla problem olmadı..Bu arada Poyraz'da uyanıverdi.Yüzen nesnelere karşı doğduğundan beri ilgisi var.Hayatda kaçırmıyor.




Saat 06:00 gibi Yalovadayız..İstikamet Susurluk..Yollarda yer yer çalışmalar var fakat stres yapacak bir durum oluşmadı..Susurluk'da en çok arabanın bulunduğu tesis YASA..Sebebi de tostları yediğin zaman anlarsın..Lezzetli iki kalın ekmeğin arasında yine kalın bir dilim yöresel peynir. Kaşar peyniri gibi ama değil..Orjinali üst dilime salça sürerek hazırlanıyor..Bu şekilde istiyorsanız siparişi verirken belirtmeniz gerekiyor.Sistemi güzel kurmuşlar..Kasaya siparişinizi verip paranızı ödüyorsunuz karşılığında size 1 adet üzerinde numara olan tahtadan bir numaratör takdim ediyorlar..Masanıza oturuyorsunuz,servis görevlisi numarayı not alıyor ve içeriden siparişiniz hazır olunca kapıp getiriyor..Bu arada aracınız da yıkanmış durumda..Ne self-service ne alakart, hybrid güzel bir yöntem..Sıra yok..memnuniyet çok..



Balıkesir-Manisa arası keyifli ve manzaralı bir güzergah..Nasıl geçtiğini anlamadık..Birden etraf Akhisar Köfte reklam tabelaları ile dolmaya başladı..Yesek mi acaba? Fakat ne gereği var..İstanbul'da her taraf "Ramiz Köfte" olmuş..Bas gaza..Bu sefer de Manisa kebap reklamları.Aç değilsen bile acıkıyorsun..Bas gaza..Bu arada Poyraz mızmızlanıyor..Hemen portatif DVD Player(Cankurtaran)hazırlanıyor fakat adam Cailou denen kelden sıkılmış..Bana başka bir şey izlettirin diyor..Allahtan çantadan bir Micky ve arkadaşları çıktı bas gaza...

İzmir-Aydın otobanı yaklaşık 90 km..yani 90 km/st hızla bir saat..ama bu otobana bağlanabilmek de bir saat..hafifce şehrin içine girip öyle bağlanmak gerekiyor..500 mt bir saat..Allah İzmirlilere sabır versin..ben İstanbul'da bu kadar beklediğimi pek hatırlamıyorum..Neyse Otoyol'dayız..90 km 45 dk sürdü..Artık acıktık ve yorulduk..Çine de durduk..

Çine...son derece sevimli ve güzel bir Ege Kasabası..Çine'ye girmeden köfteciler başlıyor fakat esas olay şehrin içinde..Beş veya altı köfteci yanyana dizilmişler.Şimdi bunlardan hangisinde yiyelim? Köfteci Tahsin: 1930'da Çine Köftesini ilk bulan ve satan abi'nin dükkanı..Köfteler ve ayran çok lezzetli..ama bizim aklımız köftenin yanında gelen ızgara soğanda kaldı..Soğan yemeyen eşim üç parça falan yedi herhalde..



Sırada Yatağan,Muğla ve Akyaka...Harika manzaralar ve harika insanlar hepsi burada..Neyse saat 03:30'da başlayan yolculuk toplam iki saate yakın mola ve bir saat İzmir trafiğinde bekledikten sonra saat 15:00'da Akyaka da sona erdi..Ama uyumak yok..Yücelen Otel'e kapağı attıktan sonra saat 16:00'da sahildeyim..Ama yanlış günü seçmişim..Buraya Cts&Pazar gelinmezzzz...





Yücelen Otel konum olarak iyi yerde..Burayı İngilizler ve Almanlar bizlerden çok daha önceleri keşfetmişe benziyorlar..Vallahi iyi ve güzel olanı yakalıyorlar..Otel tam ve yarım pansiyon olarak hizmet veriyor..Kahvaltı ve akşam yemeği süperdi diyebilirim..Çeşit az fakat lezzet basmış vaziyetde..Servis çok hızlı isteyin gelsin..ve hepsinden önemlisi GÜLERYÜZ..Ayrıca çocuklar içinde düşünülmüş bir menü uygulanıyor..Otelin içinden gerçek bir dere geçiyor..İçinde sazanlar ve ördekler..Kaldığımız oda biraz ufaktı ama idare ettik..Sahile yakın olması avantaj..Apartlar da var kalmak için ama 200 -300 mt yokuş yukarı yürümeyi göze alın..Net'e fazla güvenmeyin..






Akyaka'da yaklaşik 200 mt bilemedin 300 mt uzunluğunda ve on metre eninde bir kumsal bulunuyor..Hafta sonu gitmeyin başka insanların üzerinde yüzmek ya da daha beteri yürümek gibi riskli durumlar oluşabilir..Hafta içi ideal...Sessiz ve nisbeten sakin.